Z kuşağına mensup biri olarak teknoloji konusunda iyi olduğumu söyleyebilirim. Bilgisayar kullanmayı biliyorum, çoğu yazılımı kullanabiliyorum, ve internet okuryazarıyım. Bunlar elbette internette büyüdüğüm için bana otomatik olarak yüklenen özellikler. İnsanlık tarihinde nispeten yeni bir gelişme olmasından ve tabii ki benim de tüm hayatım boyunca dalga geçtiğim insanlara dönüşeceğimden dolayı, “Benim zamanımda internet…” demenin ironisinin farkındayım. Ancak Z kuşağından A kuşağına geçişteki davranış değişikliklerinden bahsediyorsak bu bahsedilmesi gereken bir şey. Bu makalenin geri kalanı bundan ibaret olacak.
Öncelikle, Z kuşağının çocukluğunda internetin çok daha az tekel altında olduğunu anlamalıyız. Daha yaşlı Z kuşağının yetişme döneminde insanların Instagram veya Twitter hesapları yerine bağımsız blogları vardı ve tüketicilerin bir bilgiye ulaşmak için onu araması gerekiyordu. İnternet şirketleri hâlâ internet kullanıcılarıyla doğrudan iş yapıyorlardı, reklam satışı yoluyla diğer şirketlerle yapmak yerine yani. Genç Z kuşağının zamanında YouTube, Instagram veya Twitter gibi siteler şu anki gibi aktifti ve daha merkezi olsalar da bilgiyi almak için hâlâ onu aramanız gerekiyordu. Bu sitelerdeki algoritmalar, sizi sitede daha uzun süre tutmak için (size daha fazla reklam göstermek, daha fazla kişisel bilgi elde etmek ve böylece tıklama olasılığınızın daha yüksek olduğu reklamları itmek için) dünyadaki tüm makine öğrenimi araçlarını kullanır. Bu da “Ne izlemek istiyorum?” veya “Bir şey izlemek istiyor muyum ki?” diye düşünmenizi engeller. Bu algoritmalar hâlâ oldukça yeni; Sadece birkaç yıl öncesine kadar çoğu sosyal medya sitesi size takip ettiğiniz kişilerin gönderilerinin kronolojik bir listesini gösteriyordu. Artık bunun yerine daha fazla kaydırmanızı ve sitede kalmanızı sağlayacak her şeyi önünüze atıyorlar, ve A kuşağı bunun norm olduğu bir dünyaya doğdu.
Biz buna zihinsiz kaydırma diyoruz, aslında oldukça açıklayıcı bir isim. İnternetin ilk zamanlarında sonsuza kadar kaydırmak mümkün değildi, her sayfanın bir sonu vardı. Daha fazlasını görmek istiyorsanız ikinci sayfaya gitmeniz gerekiyordu. Bu, insanları düşünmeye, beklemeye ve beyinlerinin “Bekle, gerçekten bu sitedeki ikinci sayfaya gitmek istiyor muyum?” diyen kısımlarını harekete geçirmeye zorladı. Bunu artık yapmamamızın nedeni için tek bir icada, “sonsuz kaydırma”ya teşekkür edebiliriz. Sonsuz kaydırma oldukça eski bir kavram olsa da (elbette sadece internet açısından, benden yalnız 6 ay büyük) kutsal algoritmayla birleştirildiğinde uygulamalardan çıkmanız imkansızlaşır. Artık kaydırma seanslarınız arasında istemsiz araların olmaması, düşünmeden devam etme olasılığınızın daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Sizi durduracak veya kendi başınıza düşündürecek hiçbir şey yok. Yani internetiniz birkaç saniyeliğine kasmadığı sürece.
Tüm bunları biliyoruz, peki A kuşağını bu kadar ilginç kılan şey ne? Bu çocukların tükettiği içerikten de bahsetmeliyiz. İnsanların izlenme ve etkileşimlerine paralel olarak para kazanmalarını sağlayan YouTube ve TikTok gibi platformlar sayesinde bu sitelerdeki “içerik oluşturucular” çocukların dikkatini bu sistemden yararlanmak için kullanıyor. Bu bir dikkat pazarı. Renkli, gürültülü, ve tekrarlanan içeriklerin sunulduğu bu çocuklar bir altın madeni. 2016 yılında çocuklara yönelikmiş gibi gösterilen bir video türü YouTube’da popülerlik kazandı. Bu videolarda kullanılan iki ana karakter Karlar Ülkesi şöhretinden Elsa ve Örümcek Adam (bu nedenle bu türün adı “Elsagate”). Bu videoların çoğu Hindistan veya Bangladeş’te yapılmış düşük bütçeli animasyonlardı ve neredeyse tamamı şiddet, kan, hamilelik, şırıngalar ve garip bir şekilde cinsel temalar içeriyordu. Her gün bu videolardan yüzlercesini yükleyen, görünüşte tek kullanımlık binlerce kanal vardı, ve videoların çoğu on milyonlarca görüntüleme alıyordu. Çocuklar gerçekten bu videoların hayranıydı. Ağustos 2017’de YouTube nihayet buna karşı bir tavır aldı. Bu kanalların bir kısmı silindi ve para kazanma sistemi değiştirildi (bu olaya “Adpocalypse” deniliyor, oldukça ilginç bir olay ama konu dışı). 4 yıl boyunca bu şeyin nihayet sona erdiğini düşünüyorduk, ama 2021’de Elsagate’te bir canlanma yaşandı. Şu anda bile ilkinden daha uzun süren bu ikinci dalga, iPad kid sendromunda en çok bahsedilmesi gereken konu. Elsagate’in 2021 uyarlamasında Elsa gibi karakterler hiç yok, çoğunlukla “maskot korku” adı verilen bir video oyunu türünden karakterler kullanılıyor. Bazı örnekler Poppy Playtime, Piggy, Garten of Banban, Hello Neighbor ve Rainbow Friends. Ben de bir maskot korku oyunu Five Nights at Freddy’s ile büyüdüğüm için bu tür benim için de önemli, ama burada bunu savunmaya kalkışmayacağım. Bu tür animasyonlarda kullanılan diğer önemli karakter kaynakları Among Us, Squid Game, Skibidi Toilet (ki bu kesinlikle kendi makalesini hak ediyor), Alphabet Lore, Learning with Pibby, Friday Night Funkin’ ve The Amazing Digital Circus. Elsagate 2021, itici animasyonlar yerine, çoğunlukla kısa biçimde tekrarlanan sesler ve görüntüler kullanıyor. Bu türün popülerleşmesindeki ana suçlunun TikTok (ve benzerleri) olduğunu fark ettiğinizde tam uymuş diyorsunuz. Bunun çocuklar için gerçekten kötü olup olmadığına dair hiçbir bilgim olmasa da, genel görüş öyle olduğunu söylüyor. Ayrıca çocukların defalarca tekrarlanan şeyleri izlemekten hoşlandıkları konusunda şüpheniz varsa YouTube’da “Samsung logo ball” olayına göz atabilirsiniz. Her yıl çok daha fazla öğretmenin istifa etmesi ve öğrencilerin görünüşte daha aptal hale gelmesiyle (bunun hakkında gerçek bir verimiz yok), bu tür içeriklerin hayatınızın daha beyninizin tam olarak gelişmediği bir döneminde tüketilecek en iyi şey olmadığını söylemek iyi olabilir